Son yıllarda artan kadın cinayetleri, toplumun her kesiminde büyük bir duyarsızlık ve öfke yarattı. Ülkede kadınların güvenliği, eğitim seviyesinden başlayarak, medyanın tutumuna kadar geniş bir yelpazede tartışılmaya devam ediyor. İşte bu karamsar atmosferde, genç bir kadın olan Sena, yaşadığı zorlukları ve mücadeleyi haykırmak için sosyal medyada dikkat çekici bir çağrıda bulundu. "Kadın cinayeti olarak anılmak istemiyorum," diyor. Sena'nın bu sözleri, yalnızca kendi hikayesini değil, benzer durumda olan birçok kadının sesini temsil ediyor.
Sena, geçtiğimiz yıllarda yaşadığı istismar olayları sebebiyle büyük bir travma yaşadı. Kendi ifadesiyle, "Bir kadının yaşadığı tek bir olumsuz deneyimin bile hayatını sonsuza dek değiştirebileceğini" vurguluyor. Ailesinin ve arkadaşlarının desteğiyle bu zorlu sürecin üstesinden gelmeye çalışsa da, sürekli bir kaygı içinde yaşamak zorunda kaldı. Kadına yönelik şiddetin ve cinayetlerin arttığı bir dönemde, genç yaşta yaşadığı zorbalıkları kabullenmeyi reddetti.
Sena'nın yanı sıra birçok kadın, benzer durumlardan muzdarip. Kadın cinayetleri istatistiği gün geçtikçe artarken; her birinin ardında bir hayat, bir hikaye, bir travma yatıyor. Ancak Sena, buna daha fazla sessiz kalamayacağını anlayarak, yaşadığı acıları topluma duyurmayı tercih etti. "Beni bir kadın cinayeti olarak anmak istemiyorum. Benim de bir hayatım, hayallerim var," diyor. Bu sözler, yalnızca kendi yaşamına değil, aynı zamanda benzer durumdaki birçok kadına ses oluyor.
Sena'nın çağrısı, kadın cinayetleri üzerinde düşünmemiz ve bu konuda bir şeyler yapmamız gerektiğini hatırlatıyor. Sosyal medyada başlattığı kampanya ile birlikte, birçok insan onun bu cesur duruşunu destekledi. "Kadın cinayetleri durdurulmalıdır!" sloganlarıyla sosyal medyada yayılan bu hareket, aslında kadınların kendi seslerini bulma çabalarını simgeliyor. Her kadının hakkı olan güven ve özgürlük için, daha fazla ses yükseltilmesi gerektiğini bilen Sena, bunu başarmanın yollarını arıyor.
Organizasyonlar ve aktif kadın grupları, bu tür durumları daha görünür hale getirme adına çeşitli etkinlikler düzenliyor. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi, yalnızca yasaların değiştirilmesiyle değil, aynı zamanda toplumsal bilincin artırılmasıyla da gerçekleşebilir. Gündelik yaşantımızda yer alan bu sorunun, her bireyin üzerine düşen sorumluluk olduğunu vurgulamaktan çekinmemeliyiz.
Sonuç olarak, Sena'nın sesi, sadece bir bireyin haykırışı değil; aynı zamanda toplumsal bir soruna dikkat çekme çabasıdır. Kadın cinayetleri, yalnızca bir istatistikten ibaret değildir; her bir kayıp, hayatımızda hissedilen boşluklar bırakır. İşte bu yüzden, Sena gibi kadınların mücadeleleri, toplumun her kesiminde yankı bulmalı ve duyulmalıdır. Hayatları için savaşan bu kadınların sesi olmak, bizlerin en temel sorumluluklarındandır. Unutulmamalıdır ki; her kadının hayatı değerlidir ve bu hayatların her birinin hikayesi, dinlenmeyi ve saygıyı hak etmektedir.